|
4
/ 5 |
|
III.
Murad döneminin en önemli yazmalarından biri de iki cilt halinde,
minyatürlü olarak hazırlanan Hünernâme'dir (TKSM, H.1523/4). 1584'te
tamamlanan birinci ciltle kronolojik bir sırayla Selçuklu ve Osmanlı
sultanlarının tahta çıkışları ile her birinin saltanat yıllarında
geçen önemli olaylar anlatılarak resimlenmiştir. Dört yıl sonra
tamamlanan ikinci ciltte ise yalnızca Kanuni Süleyman dönemi ele
alınmıştır. Bu ciltte Sultan'ın özel hayatı ile ilgili sahnelerin
yanı sıra tarihi konulara ve dönemin askeri başarılarına da geniş
yer verilmiştir. Mohaç savaşını konu alan minyatür bu başarılara
güzel bir örnektir.
Nakkaş Osman ve ekibinin gerçekleştirdiği önemli bir eser de şehinşahnâme'dir.
1581 tarihli birinci cildi bugün İstanbul Üniversitesi Kitaplığı'nda,
ikinci cildi Topkapı Sarayı Müzesi'nde bulunan yazma III. Murad
devrini konu almaktadır. Birinci ciltte karışlıklı iki sayfada yer
alan ve sarayda bir bayram sabahını gösteren minyatür, bayramlaşma
geleneğini yansıtması bakımından dikkat çekiçidir. Aynı ciltte III.
Murad'ın sarayın harem bölümüne yaptırdığı köıkü gösteren bir minyatür
de yer almaktadır. Günümüze gelmiş olan bu köık, Topkapı Sarayı'nın
en görkemli yapılarından biri sayılmaktadır. Yine birinci ciltteki
bir başka minyatürde ise o dönemde Galatasaray'da yaptırılmış olan
Rasathane ve burada yürütülen bilimsel çalışmalar gösterilmiştir.
ıkinci ciltte Osmanlı ordusunun sefere çıkışının konuya yaraşır
bir görkemle tasvir edilişine tanık olunur. Uyandırılmak istenen
kitle etkisi, askerlerin sık saflar halinde ve başarılı bir biçimde
düzenlenişiyle sağlanmıştır.
1584'te tamamlanan Nusretnâme (TKSM, H.1365) adlı eser ise Lala
Mustafa Paşa'nın 1579 yılında çıktığı Azerbaycan seferini konu alır.
Kitabın başında yer alan minyatürde serdarın sefere çıkmadan önce
padişahı ziyareti tasvir edilmiştir. Daha sonraki sayfalarda Paşa'nın
sefer arifesinde yeniçeri ağalarına verdiği ziyafet anlatılmaktadır.
Büyük sanat koruyucuları olan III. Murad ve oğlu III. Mehmed döneminde
tarihi konulu minyatür yapımının yanı sıra edebi eserlerin resimlenmesine
de devam edilmiştir. Bu edebi eserlerin başında yüzyıllar boyunca
sayısız kopyaları yapılan ve resimlenen Firdevsî'nin şehnâmesi (TKSM,
H.1486) gelir. Burada yer alan minyatürlerin birinde alışılmadık
bir sahneye tanık olunur. Bu sahnede Osmanlı çiçek zevkinin etkisiyle
ellerinde demet demet çiçeklerle ava katılan bir grup görülür.
şehnâme-i
Mehmed Han ya da Eğri Fetihnâmesi (TKSM, H.1609) adı verilen eserde
de bazı değişik özellikler görülmektedir. Seferden dönen sultanın
İstanbul'da coşkun bir sevinçle karışlanmasını gösteren sahnede
yolun iki yanına gerilmiş kumaşları tutanlardan bir kısmının seyirciye
arkalarını dönmeleri, halkın kitleler halinde duruşu ve pencerelerden
bakışı yeni motifler olarak dikkati çekmektedir. Talikîzâde şehnâmesi'nde
(TKSM, A.3592) yer alan minyatürlerden birinde ise Manisa kenti
ve sarayının başarılı bir tasviri görülür. Gerek saray gerek kent
içindeki önemli yapılar ustalıklı bir düzenlemeyle açık seçik gösterilmiştir.
16. yüzyıl sonuyla 17. yüzyıl başında resimlenen bir grup eser hem
konu hem anlatım üslubu bakımından farklı bir birlik oluşturur.
Bunlarda her ne kadar ısfahan ve ıiraz resim okullarınınetkisi görülürse
de renk kullanımı ve figürlerin işlenişi belli bir farklılık ortaya
koyarlar.
17. yüzyılda minyatür sanatı bir yandan geleneksel üslubu sürdürürken
öte yandan albüm resmi birdenbire büyük bir önem kazanmıştır. Falnâme'de
yer alan büyük boy kompozisyonlar bu türün tipik örnekleridir. I.
Ahmed Albümü (TKSM, B.408) ise hiçbir metne bağlı olmayan tek tek
figürlerin ya da günlük hayatla ilgili konuların işlendiği örneklerden
oluşur. Bu albümdeki sayfalardan birinde tek tek figürlerin bir
araya toplandığı görülür. Çeşitli tipte insanlar giyim özelliklerini
belirtmeye özen gösterecek biçimde işlenmiştir. Bu resimlerde serbest
bir anlatım üslubuna tanık olunur. Geleneksel anlatım tarzlarından
ayrılan bu tür serbest üslup örneklerine 18. yüzyıl başından günümüze
tek sayfa halinde kalan sahnelerde de rastlanmaktadır. Erkekleri
açık havada eğlenirken gösteren bir minyatür bu serbest üslubu yansıtmaktadır.
Bu türe giren ilginç örneklerden birinde de Galata Mevlevihanesi'nde
sema eden Mevleviler tasvir edilmiştir. Ney ve kudüm çalanlarla
semayı seyredenlerin arkasında yelkenlilerin geçtiği bir deniz görünümüne
yer verilmiş olması ilginçtir. Bir başka sayfada ise daha önce minyatürlere
konu olmamış bir yaşam kesiti, bir meyhane sahnesi tasvir edilmiştir.
|
4
/ 5 |
|
|