|
|
|
|
3
/ 4 |
|
Birincisi, Uşak Halıları adını alan çok geniş
bir gruptur. Bu halılarda madalyon motifi esas olmuş, madalyon biçimlerine
göre "Madalyonlu" ve "Yıldızlı" Uşak halıları
olmak üzere iki tip ortaya çıkmıştır. Bu halılarda madalyonlar zemin
üstünde, tüm Türk halılarına temel olan sonsuzluk ilkesine göre
yer alırlar. Bu gruba giren halılar varlıklarını, çeşitlenerek 18.
yüzyıl sonuna kadar sürdürmüşlerdir. Özellikle 16. yüzyıl ıtalyan,
17. yüzyıl Flaman ve Hollanda ressamlarının tablolarında görülürler.Bu
halılarda büyük bir motif zenginliği karışmıza çıkar. Özellikle
sembolik bir kudret motifi olan kaplan ve panter postunun yanında,
üç benek ve bulut motifleri de bu zenginliği yaratan formlardır.
Ayrıca, iki yaprak arasında kalan renkli zeminin kuşa benzemesi
nedeniyle "Kuşlu halı" olarak adlandırılan örnekler ve
bazı çiçekli halıların tümü, Uşak halıları olarak genel bir ad altında
toplanırlar.
Bu örnekler de Türk halı sanatının gelişme zincirinde
dördüncü halkayı oluşturur.16. yüzyılda klasik Osmanlı halıları
adı altında toplanan ikinci grubu ise, Saray Halıları oluşturur.
Bu, Türk halı sanatında yeni bir tekniğin ve tümüyle natüralist
çiçek motiflerinin görüldüğü bir gruptur. Öteki Türk halılarından
farklı olarak, Osmanlı saray halılarında ıran düğümü (Sine düğümü)
kullanılmıştır. Bunun nedeni de zengin bitkisel motiflerin, hançer
biçimli kıvrık yaprakların, lale, sümbül, karanfil, bahar dalı gibi
çiçeklerin bu teknikle daha kolay olarak işlenebilmesidir. Bu halıların
yapıldığı ilk yer olarak, 1517'den sonra Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına
katılmış olan Kahire kabul edilir. Bu halılar İstanbul sarayından
gönderilen desenlere göre, Mısır'da bulunan, ipeğe benzer ince bir
yünle yapılmıştır. Ama 1585 tarihli bir fermanda belirtildiği gibi,
Sultan IŞI. Murad 11 halı ustasını yeterli yün malzeme ile birlikte
Mısır'dan İstanbul'a getirtmiştir. Bu ustalar, İstanbul'da saraya
bağlı bir atölyede, ya da o dönemde ipek kumaşları ile ünlü Bursa'da
çalışmış olmalıdırlar. Çünkü bu tarihten sonra halıların malzemesinde
bir değişiklik olmuş, argaç ve arışlarda ipek kullanılmaya başlanmıştır.
Osmanlı saray halılarında sonsuza değin uzanan
zemin deseni esastır. Madalyon motifi ise bu zemin üzerinde ikinci
derecede önemlidir. Bu dönemde halılar, Osmanlı saray üslubunu oluşturan
saray nakkaşlarının çizdikleri desenlere göre yapılmıştır. Bu örnekler,
dönemin kumaş, kilim, çini, tezhip ürünlerinde görülen üslup birliğinin
halı sanatındaki temsilcileridir. Bu halılar, 18. yüzyıla kadar
tutarlı bir üslupla yapılmışlar, ama daha sonra inceliklerini yitirmelerine
rağmen natüralist görünüşlerini koruyacak biçimde varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Temelde geleneğe bağlı olan bu halılar da Türk halı sanatının gelişme
zincirine beşinci halka olarak katılmıştır. Türk halı sanatı, 18.
yüzyılda başlayan gerilemeye, köklü bir geleneğe bağlanan sağlam
teknik ve zengin motiflerle bir süre karış koymuş, gelişimini halk
sanatının yalın ama sevimli üslubu içinde 19. yüzyılda da sürdürmüştür.1844'te
Sultan Abdülmecid tarafından kurulan Hereke'deki kumaş tezgahlarına,
1891'de Sultan II.Abdülhamid zamanında 100 kadar halı tezgahı da
eklenerek, Osmanlı saray üslubundaki halıların yeniden yapılabilmesi
için bir atılımda bulunulmuştur.
|
3
/ 4 |
|
|
|