|
|
|
Osmanlı
devri kadınlarının kıyafetlerini sokak ve ev içi giyimi olarak iki
ana başlık altında inceleyebiliriz.16.yüzyıl başlarından itibaren
kadınlar sokak kıyafeti olarak ferace, yaşmak ve peçeyi kullanmışlardır.
Kışın yünlü, yazın ipekli kumaşlardan yapılan feraceler kolları
ve bedeni bol, önden açık ve yere kadar inen bir giysidir. 18. yüzyıldan
itibaren feracelere yakalar takılmış ve bu yakalar II.Mahmud döneminde
topuklara kadar uzamıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısında ön etekler
yuvarlak kesimli, tek düğmelidir ve yakalar kırmalarla süslenmiştir.
Feracelerin renklerinde ayrım yapılarak, müslümanlar kırmızı, mavi,
yeşil renklerde, gayrımüslimler ise daha açık renklerde ferace giyinmişlerdir.Yaşmaklar
ise ince, beyaz ,yumuşak kumaştan, başın etrafına sarılarak kaşa
kadar örten üst parça ve yüzün alt kısmını burna kadar örten alt
parçadan oluşmaktadır.1872'den sonra feracenin yanısıra kullanılmaya
başlanan çarşaf Suriye'den gelmiştir. İki uzun kumaş birbirine birleştirilip,
belden uçkurla büzülerek oluşturulan torba çarşaf, yüze şeffaf peçe
takılarak kullanılmıştır.
1889'da
II.Abdülhamid tarafından saraydaki hanımların torba çarşaf giyinmeleri
yasaklanmıştır. Bunun üzerine pelerin ve etek olmak üzere iki parçalı
çarşaflar kullanılmaya başlanmıştır.Osmanlı kadını ev içinde, 16.
ve 17. yüzyıllardan itibaren şalvar, bürümcük kumaştan topuklara
kadar inen uzun kollu gömlekler ile uzun kollu hırka ve kaftanlar
giyinmişlerdir. Önden açık ve yakasız olan kaftanların etekleri,
belden aşağıya doğru peş adı verilen parçalarla bollaştırılmıştır.
Bu kesim 19. yüzyıla kadar etek kesimlerinde kullanılmıştır.
19. yüzyıl başlarından itibaren üçetek ve dörtetek denilen elbiseler
giyinilmeye başlanmıştır. Bu entarilerin yanında torba şalvar ile
sim işli cepkenler ve bellere bağlanan, iki ucu işlemeli kuşaklar
zarif ve rahat bir kıyafet oluşturmaktadır. İçlerine kol ağızları
ve yaka kenarları oyalı bürümcük veya ipekli kumaşlardan gömlekler
giyinilmektedir
Kadife
veya atlas üzerine dival işi tekniğinde sırma ve sim işlemeli bindallı
elbiseler kına gecesi gibi özel günlerin vazgeçilmez giysileridir.Avrupa
ile gittikçe artan ilişkilere bağlı olarak 18. yüzyılda İstanbullu
kadınların Avrupa'dan ithal edilen kumaşları yer yer geleneksel
giysilerin yapımında kullandıkları ve 19. yüzyılda üçetek ve şalvar
gibi geleneksel kesimi bırakarak, özellikle Paris modasının etkili
olduğu kıyafetler giyindikleri görülmektedir. Vücuda oturan korsajlı
kesimler, kabarık uzun kollu bluzlar, uzun fırfırlı etekler geleneksel
entarilerin yerini almıştır. Eldiven, ipekli çorap, yelpaze, şemsiye
gibi aksesuarlar bu giysileri tamamlamaktadır.Kadınların en önemli
giysisi olan gelinlik her dönemde, o dönemin modasını yansıtacak
şekilde pahallı kumaşlardan yapılmış ve işlenmiştir. 19. yüzyılın
sonlarına kadar başta kırmızı olmak üzere gelinlikler canlı renklerden
yapılmıştır. Gelinin yüzünü örten al duvak 19.yüzyıla kadar kırmızıdan
yapılmış, sırma ve sim ile işlenmiştir. 1870'lerden itibaren Avrupa
modası gelinliklerde kuvvetlice hissedilmiştir. Pembe, mavi ve krem
gibi açık renk ipekli kumaşlardan, iki parçalı ve uzun kuyruklu
olarak yapılmaya başlanan gelinlikler, sırma ve sim yanında dantel,
inci ve pullar ile işlenmiştir. Bu dönemde içi kürklü gelinlik kaftanları,
gelinlikler ile takım oluşturmaktadır.
|
|