|
|
|
|
1
/ 8 |
|
Ekonomik ve Politik Duraklama Dönemi ve Son Başarılar
III. Mehmet zamanında Avusturya'ya karşı
devam ettirilen savaşlarda Eğri, Kanije ve Haçova zaferleri elde
edilmişse de I. Ahmet (1604-1617), Zitvatorok Antlaşmasını imzalayarak
(1606), Osmanlının, Avrupa'daki üstünlüğünün sona erdiğini bir anlamda
kabul ediyordu. Her ne kadar ele geçen topraklar bu anlaşmayla Osmanlıda
kalıyorsa da, artık iki devletin "eşit" sayıldığı hükme
bağlanmıştı. XVI.yüzyıl başlarından itibaren Avusturya ve İran'la
girilen uzun savaşlar, ehliyetsiz idareciler, liyakatin yerini iltimas
ve rüşvetin alması, buna bağlı olarak devletin askerî ve iktisadî
düzeninin temelini oluşturan timar sisteminin bozulmaya başlaması,
devletin güç ve otoritesini, halkın huzur ve asayişini güvenliğini
sarsmıştır. XVII. yüzyıla girilirken bu olumsuz şartlar, anarşinin
artmasına sebep olmuştur. Merkez ve taşra teşkilâtında görülen bozulmalar,
pek çok isyanın çıkmasını ve dolayısıyla devlet nizamının sarsılmasını
beraberinde getirmiştir. Bu isyanları üç grupta toplamak mümkündür;
Taşrada çıkan Celalî İsyanları, Eyalet isyanları ve İstanbul merkezli
kapıkulu isyanları. Celalî isyanlarının en önemli sebepleri, yukarıda
da belirttiğimiz gibi, devletin uzayan savaşlara bağlı olarak azalan
gelirlerini karşılayabilmek için vergileri artırması, timar sistemindeki
bozulmalar ve köylünün artan vergilere karşı huzursuzlukları idi.
Halkın devlete olan güveninin sarsılması, isyancıların gücünü daha
da artırıyordu. Kalenderoğlu, Karayazıcı, Deli Hasan gibi Celâlîlerin
isyanlarına, medrese öğrencisi suhteler ve başıboş leventlerin isyanları
da eklenince, devlet isyanları bastırmada oldukça zorlandı. Bu isyanlar
yüzünden özellikle Anadolu'da dirlik ve düzenlik kalmadığı gibi,
iktisadî durum da oldukça bozulmuştur. Yine bu otorite boşluğu nedeniyle
Erzurum ve Sivas gibi yerlerin valileri ile Yemen, Bağdat, Eflâk,
Boğdan gibi bağlı eyaletlerin yerli yöneticileri de isyan etmişlerdi.
İstanbul'daki yeniçerilerin ulûfelerini zamanında
alamamalarını bahane ederek çıkardıkları isyanlar doğrudan sarayı
hedef almıştır. Fesat yuvası hâline gelen Yeniçeri Ocağı'nı düzenlemek
isteyen II. Osman (1618-1622) yeniçerilerin hışmına uğramış, isyancılar
sarayı basmıştır. Yeniçeriler, Genç Osman'ı tahttan indirerek yerine,
III. Mehmet'in kardeşi I.Mustafa'yı getirmişler ve bununla da kalmayarak,
Genç Osman'ı Yedikule Zindanlarında katletmişlerdir. Bu olay yeniçerilerin
bir padişahı tahttan düşürüp, katletmelerinin ilk örneği olması
açısından dikkat çekicidir.
Yeniçerilerin başa geçirdiği I.Mustafa'nın bir yıl sonra ölmesiyle,
Osmanlı tahtına IV. Murat geçer (1623-1640), genç padişah, hâkimiyetinin
ilk on yılında devlet idaresindeki inisiyatifi valide Kösem Sultan'a
bırakmış ve güçlenene kadar fesat çıkaranlara karşı tedbirli davranmıştır.
Ancak saraydaki huzursuzluk ve Anadolu'da yeniden patlak veren isyanların
tehlikeli boyutlara ulaşması üzerine 1632'de duruma müdahale eden
IV. Murat, kısa zamanda otoriteyi tesis etmiştir. Sert tedbirlerle
nifak çıkaranları, şeyhülislâm ve kardeşleri de dahil, öldürtmekten
çekinmemiş, boşalan devlet hazinesini yeniden çeki düzene koymuştur.
Toparlanan Osmanlı Devleti, Bağdat'ı ele geçiren İran'a savaş açtı.
IV. Murat, ünlü seferiyle Bağdat'ı geri aldı (1638). İran ile yapılan
Kasr-ı Şirin Antlaşmasıyla (1639), bugünkü sınırlara yakın olan
Türk-İran sınırı yeniden çizildi.
|
1
/ 8 |
|
|
|