2 / 6

Saraylar ve Camiiler

Osmanlı Sarayları

Fatih İstanbul'u aldığında yalnız kenti değil, Bizans Sarayı'nı da yıkıntı halinde bulmuştu. Doğal olarak, hemen bir saray yapımına başlandı. Bu saray, bugün İstanbul Üniversitesi merkezinin bulunduğu alanda, yüksek duvarlarla çevrili bir bahçe içinde birçok köşkten oluşuyordu. Yalnız bu sarayın da Edirne ve Topkapı saraylarındaki gibi teşrifat kurallarına uyacak biçimde, bir avlular dizisi halinde olup olmadığını bilmiyoruz. Bu saray konusundaki tek kaynak, 16. yüzyıl minyatür ustalarından Matrakçı Nasuh'un İstanbul'u gösteren resmidir. Bu İstanbul resminde saray, Bayezid Camii'nin hemen önünde, dikdörtgen duvarla çevrili bir bahçe içinde yer almaktadır. 1617'de bir yangın geçirmiş ve yanan kısımları yeniden inşa edilmiş olan bu sarayın yerine Abdülaziz döneminde Bab-ı Seraskerî denilen Harbiye Nezareti yapılmıştır. Bu yapı Cumhuriyet'ten bu yana İstanbul Üniversitesi olarak kullanılmaktadır.

Fatih, Eski Saray'dan sonra Bizans akropolünün bulunduğu yerde iki köşk yaptırmıştır. Bunlardan biri de bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri bahçesindeki Çinili Köşk'tür.
Osmanlıların saray mimarisi alanındaki en önemli yapısı ise, hiç kuşku yok ki, Topkapı Sarayı'dır. 1472-1478 yılları arasında yaptırılmış olan saray, tahta geçen hemen her sultanın eklettiği binalarla gittikçe genişleyip büyümüştür. Topkapı Sarayı bu özelliğiyle Osmanlı mimarisi ve süslemesindeki üslup değişimlerini içeren bir kolleksiyon gibidir. Saray, bir eksen üstüne sıralanmış büyük avular ve bunların çevresine yerleştirilmiş mekanlardan oluşmaktadır. Bab-ı Hümayun adlı ilk kapıdan sarayın birinci avlusuna, Bab-ı Selam'dan da ikinci avlusuna girilir. Solda kubbealtı, onun hemen arkasında da sultanın kubbealtı toplantılarını kafesli bir pencereden izlediği Adalet Kulesi vardır. Buna bitişik binada ise devlet hazinesi korunur. Avlunun sağında da kubbe ve bacalarıyla saray mutfakları yer alır. Avlunun solundaki meyilli yoldan ise, Has Ahırlar'ın bulunduğu taşlığa inilir.

2 / 6